Rollerimiz var, aktivitelerimiz var. Hepimizin bitirilmesi gereken işleri, yapılması gereken şeyleri var...
Haydi, bir an durun, gözlerinizi kapatın ve gününüzü gözden geçirin. Tüm bir günün içinde yaptıklarınız ve yapacaklarınıza baktığınızda bunların hangileri kalbinizden gelen tercihler? Tüm bir gün içinde kaç tanesi? Peki, bir hafta içinde kaç tane?
Rollerin, yapılması gerekenler listelerinin, aktivitelerin, sorumluluk ve görevlerin içinde kendinize bir yer ayırıyor musunuz?
En son ne zaman kendiniz için gerçekten ne istediğinizi düşündünüz? Şu an bulunduğunuz noktayı daha önce hayal etmiş miydiniz? Planladığınız, arzu ettiğini bir yer mi burası?
Peki, arzularınızın değişip değişmediğini kontrol ediyor musunuz?
Yaşamımızın ritmi, ses tonu, dokusu, rengi bize özgüdür. Bu özgün çalışmayı kaynaklarımız, hayallerimiz, beklentilerimiz, tercihlerimizle ortaya koyarız. Tüm bunları yaparken iç konuşmalarımız, dış konuşmalar, korkularımız, yorgunluklarımız, bir şekilde oluşturulan ya da oluşturduğumuz sınırlarımız araya engeller olarak girebilirler.
Çoğu zaman bu engellerin engel olduğunu bile fark etmeyiz. Üstelik bu engellerin kaynağının biz olabileceğimiz aklımızın ucundan bile geçmez.
Bazen de fark ederiz ama artık işimize yaramadığı halde terk etmediğimiz alışkanlıklarımız, tecrübe ve düzenle kolaylaştırdıklarımız ve bunun sağladığı güvenlik - rahatlık alanımız bizi olmak istediğimizi olmaktan, yapmak istediğimizi yapmaktan alıkoyar. Çoğu zaman da fark etmeden ve üzerinde düşünmeden günlük koşturmacanın içinde yaşar gideriz. İnsanın özüne yabancılaşmasının bir sonucudur bu. Kendi sesini duymamasının.
Yaşamınızı şekillendirmek, tercihlerinizi yaparken iç sesinizi dinleyebilmek, kendi özünüze uygun yaşamak sizin elinizde. Bunun için önce "gerçekten ne istediğinizin" farkında olmanız sonra bunu gerçekleştirmek için adım atmanız gerekiyor. Bu adımı atmak için gereken tüm kaynaklar sizde mevcuttur.
Sevgili Ali Poyrazoğlu'nun "İçimdeki Timsah" isimli kitabında -Hurma Ağacının Altında- diye bir öykü var. Yaşamın doya doya, korkmadan, kendi sınırlarınızı keşfetmek üzere, heyecan ve keyif içinde nasıl yaşanabileceği ile ilgili harika bir öykü. Bu kitabı okumanızı arzu ederim yaşama dair çok güzel şeyler var içinde.
Hayatımızdaki tekrarlanan paternlerin de yaratıcısı bizleriz. Bir sonuç kendisini oluşturan şartlar aynen tekrarlandığında aynı şekilde oluşur. Başka bir deyişle sonuç o sonuca yol açan hareketler tekrarlandığında değişmez, bir şeyler farklı yapılırsa ancak o zaman sonuç değişebilir.
Bugün yaşamınızla ilgili atacağınız küçücük değişik bir adım uzun vadede sizin yolunuzu değiştirecektir. Her şey küçük adımlarla başlar. 10 km yürümek istiyorsanız bile önce o ilk adımı atarak yola çıkmalısınız.
Yaşama nasıl sesleniyorsunuz? Başka nasıl seslenebilirsiniz? www.ekolay.net/kadin 03.05.2006